20 Aralık 2017 Çarşamba

İnsanın Anlam Arayışı

 
 
Nicedir yüreğim el vermez II. Dünya Savaşı soykırım gerçeklerini okumaya, dinlemeye, izlemeye… Ama Dr. Frankl’ın kitabını okuduğumda içimde bir yerlerde kanayan bir yaranın kabuk bağladığını hissettim derinde ve uzun zaman sonra bir ilk oldu benim için.

Dr. Frankl “İnsanın Anlam Arayışı” adlı kitabının ilk bölümünde toplama kamplarında geçirdiği yılları müthiş bir gözlem yeteneği ile dile getiriyor. Hasbelkader bu süreçten sağ kurtulan Frankl; kitabın ikinci bölümünde savaş sonrası süreçte yaşadıkları doğrultusunda geliştirdiği Logoterapi  tedavi sürecini açıklıyor. Hem birinci bölüm hem de birinci bölüm sonrasında daha da anlam kazanan ikinci bölüm, benim dünya üzerinde yaşanan tüm acılar ve insana dair yapılan tüm haksızlıklara dayanma gücümü kuvvetlendiren bir ilaç gibi geldi.

Sonu gelmez dipsiz karanlık bir kuyudan, hayat denen zaman parçasında çıkarabildiklerin… Yüzeysellikten uzaklaştıkça dipsiz kuyuda yol alırsın. Hangisi daha iyi diye bir çıkarıma varamadan bir bakmışsın kuyunun girdaplarındasın. Her dalışında daha fazla anlamla birlikte yalnızlık da çıkarırsın kendine. Yalnızlık daha da bir anlam ihtiva eder bu haliyle… Yanında olanlar da gerçekten yanında mı diye sorarsın kendine. Zira kalabalıklar içinde yalnızlık daha vahimdir kanaatimce.

Nietzsche’nin “Yaşamak için bir nedeni olan kişi hemen her nasıl’a katlanabilir.” Sözleri mahkumlara yaşama dair bir pusula oluyor zor günlerinde. Bazen bir söze, müziğe ya da bir resime tutunmaz mıyız en mutsuz günlerimizde?

Frankl’a göre iki tür insan bulunuyor; biri soylu diğeri ise soysuz insan türü. Bir insan soylu ise en zor şartlarda, toplama kamplarındaki zorlu durumlarda dahi onurunu koruyabilir ve hiçbir koşulda onurundan vazgeçmez. “Dünyadaki hiçbir güç yaşadığın şeyi elinden alamaz.”

Anlam kazandırma yoluyla terapi olarak anlatılan logoterapide Dr. Frankl kişinin hayatında anlama ulaşmasının üç temel yolu olduğunu belirtir. “Bunlardan ilki bir eser yaratmak ya da bir iş yapmaktır. İkincisi bir şey yaşamak ya da bir insanla etkileşime girmektir. Yaşamda anlama giden üçüncü yol; değiştiremeyeceği bir kaderle yüz yüze gelen umutsuz bir durumun çaresiz kurbanı bile kendini aşabilir ve böylece kendini değiştirebilir. Kişisel bir trajediyi bile zafere dönüştürebilir.” diye belirtir. Acı kaçınılmaz ise bu acıyla anlam bulunabileceğini aktarır.

“Hiç kimse bir başkasını acıdan kurtaramaz ve onun yerine acı çekemez.”

Toplama kamplarında da anlamı kaybeden mahkumlar mücadeleyi bırakıyor ve bu onları yaşamlarından hızlı bir şekilde ayırıyor. Bu anlamsızlığı günümüz insanları ile de karşılaştırıyor anlatımında ve hayatta bir anlam bulamayan insanların anksiyete ve depresyonun pençesine düştüklerini dile getiriyor.

“Anlamsızlık duygusunun nedenine inince, en yalın haliyle, insanların yaşamalarını sağlayacak çok şeyin bulunmasına karşın, uğruna yaşayacakları bir şeyin olmadığı söylenebilir; insanlar araçlara sahip, ama amaçları yok bugünlerde.” (sf: 152)

Mutluluk hepimizin içerisinde ve onu ortaya çıkarabilmek için sebepler üretmemiz, emek vermemiz gerekiyor sonuç olarak, hayata anlam katmak ve yaşanılır kılmak adına…
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder