30 Temmuz 2017 Pazar

Kaygı

Kaygı kavramı ilk defa varoluşçuluğun en önemli kurucularından biri olarak kabul edilen Kierkegaard tarafından irdelenmiştir. Kierkegaard’a göre her insan bir birey olarak kendi öznelliğini keşfetmelidir.  Her insanın, tek ve özel varoluşunu oluşturan bu öznelliktir. Ancak insanın kişiliğini geliştirmesi, dünyadaki yaşamı korku, yılgınlık ve insanın faniliğinden duyduğu bunaltı ile doludur. Kişinin bu öznelliği belirleyeceği yolculukta kendisini sarmalayan en belirgin duygu ise “kaygı”dır. Tek ve özel benliğimizi geliştirmek için mevcut kaygılarımız ile yüzleşerek kaygılarımızı gidermek üzere eylemler silsilesinde bulunuruz.
Biraz hassas ve yufka yürekli insanları daha çok çevreleyen ve dozu ayarlanmaz ise nefes aldırmayan bu duygu, daha normal düzeylerde insanı dinç tutan, öngörüyü arttıran ve insanın hayatına daha sağlıklı bir yön vermesine vesile olabilecekken, aşırıyı kaçması durumunda anksiyete adı verilen ruhsal bir hastalığa meyledebilir.
Bana göre de iyi yürekli insanın, dünya üzerindeki kötülüklere ve adaletsizliklere uyum sağlayamamasının yarattığı ruh halidir. Ancak içerisinde bulunulan hayat şartları nedeniyle ve insanın gözü, kalbi dış dünyaya ve kendinden başka hayatlara açık ise, çevrede oluşan tüm negatif durumlardan daha çok nasibini alıyor. Tabii tüm bu olumsuzluklar yaşanan kaygı düzeyini arttırıcı bir etki yaptığı gibi yaşam kalitesini, gündelik eylemlerden alınabilecek zevki engelliyor olduğu için azaltıcı bir etki ediyor. 
Kaygı eşittir endişe, tasa, üzüntü… Eğer kaygıdan bir gömlek giyerseniz, sadece bilinçli bir şekilde açarsanız yakanızı, bağrınızı; neşe ve huzur içinize girebilir. Diyeceğim o ki, yüreği tertemiz bir insanın kaygı duyması bir o kadar normal ise; aklı olan bir insanın da bunu dengelemesi ve hayatında bir balansı yakalaması gerekliliği de bir o kadar elzemdir. Yoksa zincir vurur kaygı tüm eylemlerimize, düşüncelerimize, benliğimize…
İçimize ucu bucağı olmayan bir kara bulut gelip çöreklenir ve dağıtamaz bulutları hiç kimse, bizden başka… Yaşamak bilinçli bir tutumdur aklı selim için. Yaşanan tüm olumsuzluklarda akla mukayyet olmak, pamuk kalbi, avuçların içerisine alıp koruyup kollamak gerekir. O zaman bol bol derin nefes alıp verelim, endorfin salgılayıp biraz rahat edelim!