3 Kasım 2013 Pazar

Bir Umuttur Yaşatan İnsanı



“Kendini seçemiyorsun,
Bırakıp kaçamıyorsun.”
Sezen Aksu

Çöp toplayan insanlar… Neredeyse her köşe başında gördüğümüz, gözlerimizi çevirip, vicdanımızı susturduğumuz. Belediyenin, devletin çoğu zaman görmemezlikten geldiği…
Aslında tam da belediyelerin yapmadığını yapıyor, geri dönüşümü sağlıyorlar. Camları, kağıtları ve plastikleri ayrıştırıyorlar. Bir gazete haberine göre “Bu yolla kentsel hizmet yapan çöp insanları, büyük kentlerde çöpün yeniden kazanım oranını İngiltere'deki oranın üzerine çıkardılar". Gülmek ve ağlamak arasında bir noktada seyrediyor insan bu gerçekleri.
En acısı çocukları görmek o arabaları çekerken. Kimi zaman o kocaman arabaların önünde bir yığının altında iki büklüm yükü çekerken, çekemeyecek kadar küçük olanlar ise ebeveynleri arabaları çekerken, çöplerin arasında otururken, çöpten oyuncaklar ile oyalanırken…
İşte yanınızdan geçen, bir an gözünüze çarpan aslında başlı başına bir hayatın ta kendisi. Kimileri pamuklara sarınarak çıkıyorken hayat denen yolcuğa, kimileri de bir çöp arabasının arka tarafında…
Yüzlerinde saf ama kararmış bir ifade, kendi rızkı ile giçinmeye çalışan kocaman dünyalar. Dilenen ya da yan kesicilik yapan insanlardan, çocuklardan çok daha saf yürekleri ile… Miquel de Cervantes’in dediği gibi; “Bütün acılar azalır, yeter ki ekmeğin olsun.”  Sadece elleri kirleniyor çöpe el attıklarında ama yürekleri pırıl pırıl. Asıl onları görmezden gelen, insan olmanın paydasında bu emekçi insanlarla buluşamayan, bu derin yaşam mücadelesini hissedemeyen, vicdanının sesini susturmuş insanların ellerindeki kir daha tedirgin eden.
Çöp toplayan insanlar ile ilgili belgesellere bakıyorum son günlerde ve görüyorum ki çoğu Anadolu’dan ekmek parası için gelmiş, birçoğu da terörden kaçarak büyük şehirlere sığınmış. “Evde çocuğunuz uyurken, dışarıdaki kurşun sesleri ile çocuğunuzun, ailenizin güvenliğinden endişe ettiniz mi hiç?” diye soruyor içlerinden bir tanesi, Hakkari’den terör saldırıları nedeni ile ailesini de alarak büyük şehre göç etmek zorunda kalmış, tabii birçok kayıp verdikten sonra… Her biri çalıp çırpmadan, ailesine bakabilmenin gururu ile bakıyor kameraların içine. İzlerken çok daha iyi anlıyorsunuz bu insanların hayat mücadelesini, umutlarını…
Hepimiz aynı ülkede, aynı devletin vatandaşı olarak bulunuyor, aynı bayrağın altında yaşıyoruz. Onlar da bizlerden biri ve hayat denen döngüde biz de bu yolla geçimimizi sağlamak zorunda olabilirdik. Bunu içselleştirerek bildiğinde kimseyi yargılayamıyorsun, insan olarak sadece diliyorsun ki, her birey insan olmanın güzelliklerini ve haklarını sonuna kadar yaşasın, yaşayabilsin. Hayat standardını yükseltebilmek için eşit hak ve fırsatlara sahip olsun ve özellikle hiçbir çocuk, hayallerinin, sıcacık yuvasının, oyuncaklarının uzağına düşmesin.
Her çocuk, annesinin sıcak kucağında, yumuşacık ninnilerle büyüsün. Minik yaşta nasırlaşmasın o güzel yürekleri, gözlerindeki ışık, içlerindeki umut sönmesin. Çünkü “Hayat olan yerde, umut da vardır.”(Marcus T. Cicero)
Hiçbir anne ve babanın çocuklarına sunamadıkları imkanlar nedeni ile yüreği burkulmasın.
Pırıl pırıl parıldasın hayalleri, yüzleri, en çok da elleri…
Dilerim.



1 yorum:

  1. Ben de onlara sevgiyle bakanlardanım... ve onlar için atıklaırmı ayırıp hep çöp kutusunun yanına koyarım temizce.....iyi ki varlar...

    YanıtlaSil