6 Ekim 2013 Pazar

Üzgünüm Leyla...

Hayatım boyunca aklınıza gelebilecek her türlü konuda kendime dert edindim durdum. Bence üzüntü herhangi bir kişiye, olaya, duruma gereğinden fazla değer vermenin getirisi. İnsanın kendi kendine yaptığı büyük bir haksızlık.  Bu duygunun süreklilik addetmesi durumunda insanın içi kuruyup çölleşecektir, bu yüzden her üzüntünün ardından kişinin kendisini onarması, bozkırlaşan bölgelere çiçekler ekmesi gerekir. İyileşme süreci farkındalık ile birlikte girilebilen bir evre olup, insanın kendinin farkına varması ve bu süreç için bir adım atması önemlidir. Ben de durup dedim ki madem üzüleceğim, neye üzüldüğümü belirleyeyim. Üzüntü bir çukursa arada içine düştüğüm ve sık sık düşüyorsam bu girdaba bari süreci kendim yöneteyim ve zamanında çıkıp nefesleneyim.
Geriye dönüp bakıldığında aslında çoğu zaman sudan sebeplerle kendimizi üzdüğümüzü, endişe ettiğimizi, geçmişten gelen bu gibi huzursuz gölgelerle bugünün güneşini kapattığımızı görebiliriz. An, şimdidir, mutluluk şimdidedir, gün bugündür. Bugünü de dün yapmadan önce farkına varmalı insan elindeki değerlerin, mutlulukların ve kıymetini bilmeli yaşadığı anın.
Birçok araştırma sonucuna göre endişe ettiğimiz konuların başında; aslında en başta gelmesi gereken sağlık konularının, para ve iş ile ilgili konuların sonrasında geldiğini görüyoruz. Sağlık birinci sıraya ancak herhangi bir sıkıntı yaşanırsa geliyor. Oysaki sağlığımız olmadan ne işin ne de paranın öneminin olmayacağını çok iyi biliyoruz, ama bertaraf ediyoruz. Elimizde olmayanlara hayıflanmak yerine, elimizde olanlar ile kendi mutluluğumuzu yakalamak elimizde.
Çevremizi incelersek kendi ile mutlu olmayan, yaptığından, ettiğinden keyif almayan insanları hemen fark edebiliriz. Bu kişiler hem kendilerinden hoşnut olmayıp, hem de bu durumu değiştirmek için en ufak bir zahmete girmezler ve negatif bir enerji hareleri vardır. Bunun yanında kendini seven ve ne yapıp ediyorsa bunu büyük bir keyifle, kendi imzasını atarak yapanlar vardır. İşte bu insanlar da hemen fark edilir ki nasıl fark edilmek istiyorsa kişi kendi seçimi, yine kendi elinde. Önce insanın kendiyle yüzleşmesi ve barışması gerekiyor bence.
Yıllar öncesinde filozofların sesine kulak vermek gerekirse; Schophenauer mutluluğun önündeki iki önemli engelden biri olarak ıstırabı gösterir. Ve derki “Tüm istekler ihtiyaçtan, dolayısıyla yoksunluktan, dolayısıyla ıstıraptan doğar.” Çok daha uzun yıllar öncesinde ise Epiktetos “Mutluluk ile arzu birlikte olamazlar.” diye hali hazırda söylemiştir. Rousseau ise “Üzüntüler, yalnızlıkta büyük bir mutsuzluğa dönüşür, bir sinek bir canavar olur.” diye bizi uyarır. Tüm bunlar bilinçli olarak bizi üzüntüden uzak tutmaya yönelik söylemler olup tabii ki insan doğasında bu duygu tanımlı ise; elbet üzüntü içine düşeceğimiz durumlar da olacaktır. Nietzche’nin dediği gibi “Kahredici olan, acının varlığı değil, nedensiz acıdır.” Eğer üzülmek kaçınılmaz ise en azından buna değecek şeylere kendimizi kahretmeliyiz…
Üzüntülerden kendimizi azat etmek için basit iki neden sayacak olursak:
1-    Üzüntü ve endişe bizi hedeflerimizden uzaklaştırır ve daha verimli ve aslında üzüntü duyulan konuyu da aşabileceğimiz enerjiyi boşa sarf etmemize neden olur.
2-    Üzüntü ve endişe aynı zamanda fiziksel ve ruhsal olarak sağlığımız için de iyi olmayan sonuçlar doğurur.
Nihayetinde bu iki duygu bize bir şey kazandırmaz, kaybettirir... Bilinçli olarak kendimizi üzüntü girdabının sınırlarından ne kadar çekip çevirebiliyorsak o kadar kardır, o kadar iyidir. Tüm hayatımızın bu duygunun gölgesinde heba olup gittiğini düşünelim, tıpkı güftesi Vecdi Bingöl, bestesi Sadettin Kaynak’a ait Üzgünüm Leyla isimli eserde görüldüğü gibi gülümüz, yaprağımız solar, gönlümüze hazan dolar, bir ömür harap olur, gecenin rengini içimizin matemine katar dururuz da gelin görün ki Leyla’nın bundan hiç haberi dahi olmaz…

4 yorum:

  1. Kim söylemişti hatırlamıyorum ama severim "endişenin panzehiri harekettir"
    Ben çok üzgün olduğum zamanlarda olabildiğince meşguliyet yaratırım ki dibe dalmıyım....

    YanıtlaSil
  2. "Endişenin panzehiri hareket" kim söylemişse çok güzel söylemiş, bayıldım. Gerçekten de böyle zamanlarda hemen harekete geçmeli insan, kendini yıpratmamalı...

    YanıtlaSil
  3. Dostum, suratıma terlik inmiş gibi oldu yazını okuyunca. Çok başarılı ifade etmişsin, tuhaf bir ferahlık yarattın nedense :)

    YanıtlaSil
  4. Bir küçük ferahlık yaratabildiysem sıkıntılı gezegeninde, ne mutlu bana...

    YanıtlaSil