17 Eylül 2013 Salı

30=Eşik


“Bazen daha fazladır her şey,
Bir eşikten atlar insan…”

Sezen Aksu
Eşikler içerisi ve dışarısı arasında yer alır, eğer bir eşikte isen ne içerde ne de dışarıdasındır artık… Bazen iki oda arasındaki kot farkını kapatmak, bazen dışarı ve içeri arasında yağmur suyu, toz, toprak girmesin diye yapılır eşikler…Ruhsal olarak Türk Dil Kurumu’na göre "bir tepkinin başlamasında, ortaya çıkmasında etkili olan ruhsal, fizyolojik nokta” dır eşik. Bir türlü basılamayandır, basılmaması gerekendir. Eskilere göre ya kutsal olduğu için, ya cinlerin yeri olduğu için, ya oturanın çocuğu olmayacağı için, ya evlenemeyeceği için basılması yasak bölgedir… Eskiler tekinsiz bulur eşikleri… Uğursuz sayarlar… Bana göre arada bir eşikte durup içeriye ve dışarıya bakmakta fayda vardır. Ruhunun nereye ait olduğunu sorgulamakta… Ama en nihayetinde eşik eşiktir, ataların dediği gibi tekinsiz yönleri elbette vardır ve insan ruhu yaş alıp belli bir yere geldiğinde bir yere ait olmayı arar… Eşik araftır, aradadır, ne içeriye ne de dışarıya aittir… Bir kararla kararsızlık arasındaki o bulanık anda, çok fazla demir atmamak gerekir. Eşikte durup baktığında içerinin bildik dingin sularındaki huzurla, dışarının bilinmez rüzgarlarında yaşanacak maceraların kaosu arasındasındır… Eşikte bir anlamda güvende hisseder insan kendini, dilediği anda içeriye girebilir ya da eşikte durup bilinmeze göz gezdirebilir. Ama yanıltıcıdır bu kaygan bölge… İçerinin sıcaklığı da dışarının rüzgarı ile azalacaktır eşikte durdukça… Ya içeride, ya dışarıda olunmalıdır bir süre sonra. Ve kapı sımsıkı kapanmalıdır ardından… İçeriyi de dışarısı yapmadan önce… İnsan, dışarıya da çıksa içerisinin sıcaklığını bozmamalıdır bence… O yüzden eşik cesaret gerektirir, ama zor iştir… Nihayetinde severim eşikleri, onları geçmeyi…

“ve bir kadın beyaz, sakin, büyülü
göğsünde kanayan bir zaman gülü
mahzun bakışlarla dinler derinde
olup olmamanın eşiklerinde.”
Ahmet Hamdi Tanpınar


30 yaş… Genç olmak için yaşlı ve yaşlı olmak için de çok genç olunan bir yaş… Bir eşiktesindir yine ama zaman bu eşikte ne kadar kalacağını belirleme lüksünü tanımaz sana… 30 yıl bir çırpıda nasıl geçtiyse, hemen atlarsın bu eşikten de… Oysa işte böyle bir eşikte konaklama şansı olsa insanın… İnsanın kendini daha çok sorguladığı bu dönemde yara almadan daha da güçlenerek olgunluğa doğru kendi kendine yenilmeden yol almaya çalışmak lazım… Artık geçen zamanın deneyimiyle insanlara daha az şaşırıyor ve onları daha az ciddiye alıyorsun ve kendini onlardan korumayı öğreniyorsun… Aynı anda her şey olamayacağını, sabretmeyi öğreniyorsun, acı olsa da fark ediyorsun…30 yaş bir kadının en güzel yaşı… Bir suyun damıtılması, çayın demlenmesi, rakının üzerine suyun usulca dökülmesi gibi… İnsanın elindekilerin değerini daha çok anlamaya başladığı bir dönemeç…

30’lu yaşlarınla birlikte artık barışmaya başlıyorsun kendinle. İlk gençliğinde seni çok zorlayan, hatta nefret ettiğin kusurlarını bile sevmeye başlıyorsun. Kendinle yüzleşiyor ve tüm bunları bir avantaja dönüştürebiliyorsun, tabii eğer istersen… Kaz ayakların daha çok belli oluyor güldüğünde ve aslında gülüşlerin derinleşiyor, anlam kazanıyor görmesini bilene. Daha çok anı, daha çok kitap, daha çok sevgi biriktirmek istiyorsun yarına...

Dünya üzerinde öyle çok acı ve ölüm var ki… Artık bütün bu hüzünler daha çok oturuyor insanın yüreğine… Sanki bütün haksızlıklar bir çığlık gibi kopuyor içimde. Bir yolculuksa hayat ve sonu belli değilse, güzel bir dönemece girdiğini hissediyorusun… Bunca yalnızlık ve ölümün içinde 30’unu görmenin mutluluğunu yaşıyorsun. Her bebeğin, her masum çocuğun, insanın, gencecik yüreğin ölümünde bir parça utanıyorsun... Ne mutlu eğer yalnız değilsen bu yolda… İnsan, ancak dostlarıyla atlatabiliyor bütün bu rutinleşen trajedileri, ölümleri. Biliyorsun ki ancak bir dost kaldırabilir seni düştüğün yerden… Sadece güzel dostlar ve anılar kalıyor zamanın imbiğinden süzülüp yarına… Ve ancak bunlar bir parça huzur veriyor insanın ruhuna. Bu özel yaşta kendi adıma, dilerim sular durulsun, sakin güzel bir bilgelik kalsın geride… Hayatın anlamı daha da demlensin yüreklerde…

Atlayacağımız eşiklerden biri de 30 yaş ise, bu eşikten atlarken, çocuksu gülüşleri, masumiyeti, güzel bir dünya hayalini ve  geleceğe dair umutları geride bırakmamalı hiçbir zaman.  İnsan 100 yaşına da gelse yaşama sevinci ve mutluluğun anahtarı bu servette yatıyor bence…Bir eşikten atlayarak değiştirirken mekanı, hep daha iyi ve güzele evrilmek asıl gaye...

2 yorum:

  1. Eşikten atlayalı,geçeli,düşeli 5-6 yıl oldu...
    Kaybetmemeye çabalıyorum çocuksu neşemi,coşkularımı,sevecenliğimi tüm kötü kalplere inat...
    ne mutlu ben gibi sen gibi düşünenene
    :)
    http://loveandsmile.wordpress.com/

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler, dilerim neşemiz daim olsun.

    YanıtlaSil